Çözüm için devlet kötü sürücüye ‘dur’ demeli

Sigortacı Gazetesi’nde buluşan TSB Genel Sekreteri Mehmet Akif Eroğlu ve TOBB SAİK Başkanı Hüseyin Kasap, trafik branşında yaşanan sorunu sigorta şirketleri ve acenteler açısından değerlendirdi. Sorunun çözümünde beraber hareket etmeleri gerektiği konusunda hemfikir olduklarını vurgulayan Eroğlu ve Kasap’a, sektördeki krizin nedenini ve krizden çıkmak için neler yapılması gerektiğini sorduk…

Geçtiğimiz 5 senede sigortacılıkta birtakım değişiklikler oldu. Bugün bakıyoruz ki, sigortacı da mağdur, müşteri de. Ne oldu da bu noktaya gelindi?
Mehmet Akif Eroğlu: Neden bu noktaya geldiğimizi açıklamamız çok önemli. Trafik sigortasının imajı vatandaşın kafasında çok yanlış oturdu. Trafik sigortalarına uzun süredir 250 liralık vergi gibi bakılıyor. Sektör olarak trafik poliçesinin ne olduğunu anlatamadık. Vatandaş poliçeyle ne alındığını bilmediği için fiyat artışlarına büyük tepki gösteriyor.
Gelinen durumda sektörümüzün bir suçu yok. Sigorta sektöründeki şirketler kâr amaçlı müesseselerdir. Şirketler toplanılan primlerle hasarları ödeyip, cüzi bir seviyede kâr ederek faaliyetlerine devam etmeyi amaçlıyor. Dolayısıyla, sigorta tekniği açısından prim oluşturulurken ödenen hasarlar en büyük parametre. Sektörün bu hale gelmesinin nedeni, 5 yıl önce hesaplanamayan şeylerin karşımıza çıkmaya başlaması. Sektör o günkü realiteye göre bir tarife hazırlamış ve poliçe satmış. O dönem serbest poliçe ve iyi-kötü sürücü ayrımı da olmadığı ve penetrasyon çok olduğu için kısmen ucuz bir poliçe olmuş. Ama hukuken olmaması gerekenler arka arkaya gerçekleşmeye başlayınca ve bazı garabetler ortaya çıkınca, o dönem toplanan primler, hasarları karşılamamaya başladı.
Hasar ödemesinde 10 yıllık zaman aşımı var. Sektörün önünü iyi görerek ve hesap ederek fiyatlama yapması lazım. Trafik Kanunu’ndaki yetersizlik ya da yanlış mahkeme uygulamaları bugün oluşan zarara neden oldu. Eski fiyatlandırmayla, öngörülemeyen sonuçlar ortaya çıkınca bu duruma gelindi. Trafik poliçesi bir 3. şahıs mali sorumluluk poliçesi. Yani, karşı tarafa verilen zararları ödüyor. Ama öyle mahkeme kararları çıkmış ki; kişi kendi kusurundan dolayı çarpıyor, kendisi ve karşı taraf hayatını kaybediyor. Biz sigorta sektörü olarak karşı tarafa ödüyoruz. Kendisine ödemememiz ve ödenen miktarı rücu etmemiz lazım. Ancak, mahkeme kararları, ağır kusurlu olmasına karşın sürücünün rücu edilemeyeceğini belirtiyor ve  mahkeme tek başına kaza yapanın da ödenmesi gerektiğini söylüyor.

‘ŞİRKETLERİN HESAPLARINA UYMAYAN HASARLAR ÇIKIYOR’
Trafik Kanunu’nda teminat dışı kalan haller, mahkeme kararlarıyla genişletilmiş vaziyette. Kişinin kendi kusurlarından doğan hasarları rücu etmemiz, ödemememiz gerekiyor. Alkollü sürücüyü bile ödüyoruz. Tüm bunlar önümüze tazminat olarak geliyor. Bu önemli bir sorun.
Sigortada teminatlar hesaplamaya dayanır ve bu hesaplama özellikle sakatlık ve ölüm tazminatında çok önem kazanır. Teminatlar aktüerler tarafından belirli bir metodolojiye uyarak  hesaplanır. Bunun içinde kişinin yaşı, çocukları, ailesi, okuduğu okullar gibi pek çok varsayım vardır ve tüm bu faktörlerin aktüeryal standartları bellidir. Böylece bir hesaplama yapılır. Ülkemizdeki durumda, vatandaşlarımız hasar için sigorta şirketleri yerine mahkemeye başvuruyor ve mahkemelerden de farklı bir bilirkişilik sistemiyle bambaşka hasar miktarları çıkıyor. Durum böyle olunca da alınan prim hasarı karşılamıyor. Avukatlar ve hasar aracıları, mağdurları şirkete başvurmadan mahkemelere yönlendiriyor.

‘BIÇAK KEMİĞE DAYANINCA FİYATLAR ARTTI’
Öngöremediğimiz maliyetler ve geçmişten gelen 10 yıllık tazminat davaları karşımıza çıkınca, şirketler geçmişe doğru ödeme yapmak zorunda kalıyor. Sorun burada da bitmiyor. Sürekli kanun değişiklikleri geliyor ve gelmeye devam edecek. Sektör son 10 yılda 7 milyar lira zarar etmiş vaziyette. Trafik branşında daha önce de zarar ediliyordu ama zarar artık bilanço hasarına döndü. Sektör 2015’in 9 ayında 110 milyon lira zarar etti. Zarar artık yönetilemediği ve bıçak kemiğe dayandığı için sigorta şirketleri bunu müşteriye yansıtmaya başladı. Sektörde gördüğümüz ani, hızlı ve hasarsız segmentteki fiyat artışının temeli bu.

Bir de tüketicinin gözünden bakalım. Trafik sigortasında yüksek primlerle karşılaşan araç sahibi sizce ne düşünüyor?
Mehmet Akif Eroğlu: Tüketicinin tepki vermesi son derece normal. Trafik sigortaları 18 milyon kişiyi ilgilendiriyor. Bu poliçe 16 milyon kişi tarafından satın alınmış. Vatandaşımızın, bu işin matematiğinin fiyat artışını gerektirdiğini bilmesi gerekiyor. Bizim yapmamız gereken, fiyat artışını sürekli kılacak ortamı ortadan kaldırmak ve işi sağlam bir yapıya taşımak.
Dediğim gibi, trafik sigortaları hakkında yanlış bir imaj oluştu. Biz bu imajı yıkmaya çalışıyoruz. Sektör olarak trafik sigortalarını çok iyi anlatmamız gerekiyor. Bankacılık sektörüne bakın. Konut kredi faizlerinde %100’e yakın bir artış var ve bununla ilgili infial uyanmıyor. Sigorta primlerinin artması ise büyük tepki alıyor. Demek ki bizler, vatandaşa trafik sigortasını yeterince anlatamamışız.

Hüseyin Kasap: Bence sigorta şirketlerinin hatalı olduğu nokta şu: Sigorta şirketleri, geçmişte, hasarsız müşteriyi çok fazla kollamış. Hasarsız sürücüye çok ucuza poliçe kesilmiş. Şimdi ise, hasarsız ve az hasarlı sürücülerin poliçelerinde bile ciddi bir fiyat artışı var. Fiyatlardaki bu artış kısa bir sürede gerçekleştiği zaman, vatandaş da doğal olarak bunu sorgulamaya başlıyor. Artışın neden hasarlı araçlara yapılmadığı soruluyor. Lakin, fiyatlar geçmişte bu denli düşük olmasaydı, şu anki seviyeler makul olacaktı. Hasarsız müşteriye çok ciddi bir fiyat farkı çıkarıldığı için, bunu anlatmakta sektör zorlanıyor. Hiç hasar yapmayanla, bir kere küçük hasar yapmış olan arasında bu denli fark olmasını anlatamıyoruz. Zamanında bu rakamlar daha yüksek tutulmalıydı.

Acenteler ciddi şekilde mağdur olduklarını söylüyorlar. Bunun nedenlerini açıklar mısınız?
Acenteler 2 nedenle mağdur. Birincisi müşteriyle temas eden kesim, yani cephede olan biziz. Trafik sigortasındaki gelişmeleri ve sorunları müşteriye anlatmak bize düşüyor. Defalarca bunu anlatınca inandırıcılığımızı kaybediyoruz. Birinci sorunumuz bu. Başka bir problem ise, şirketler fiyatı artırırken, bizim komisyonları da düşürdüler. Bunun da şöyle bir sosyal tarafı var: 4 bin 800 acente 250 bin liranın altında üretim yapıyor. Ortalama rakamı 180 bin lira. Yani, %15lik bir komisyon %10’a düştüğünde, yılda 27 bin lira kazanan acente 18 bin lira kazanmaya başlıyor. Komisyonlarını %2-3 seviyelerine düşüren şirketler var. Acentelerin ortalama komisyonu %10’a geldi. 180 bin lira prim üreten biri %10 komisyon alıyorsa, bu 18 bin lira,  yani ayda bin 500 lira eder. Bu seviyede geliri olan acentelerin şehir merkezlerinde geçinme şansı yok. 4 bin 800 acente ciddi anlamda zor durumda.
Ayrıca, bu gruptaki acentelerin üretimi DASK ve trafik sigortası üstüne. Acentelerin yarısı DASK ve trafik sigortalarıyla geçimini sağlıyor. Ürün dağılımı düz olsa, trafik komisyonlarındaki oynama şu an olduğu kadar etkilemez. Acente grupları birleştirerek yeni bir yapı oluşturmak ve bu acenteleri KOBİ yapmak gerekiyor.

Mehmet Akif Eroğlu: Komisyon düşüşlerinin arkasında ticari segmente getirilen azami limit uygulaması var. Fiyat artışlarındaki zamanlama da bunu gösteriyor. Ticari araçlara tavan fiyat uygulaması gelince, sektör kendini korumak adına komisyonları düşürdü. Eskiden, risk belirlenirken, parametre olarak fiyatlar kullanılabiliyordu. Azami fiyat uygulamasının gelmesi ile durum değişti. Tavan fiyat uygulaması gelince, fiyatları değiştiremeyen şirketler komisyonları düşürmek zorunda kaldı.
TSB olarak, sektörde şirketler olarak acenteleri kesinlikle korumamız ve kollamamız gerekiyor. Şu an 16 bin acente var. Bizim dağıtım kanallarımızda bankalar, brokerler ve acenteler var. Ancak, kanallar arasında vatandaşa temas edenler acentelerimiz. Acentelerin kesinlikle hayatını sürdürmesi gerekiyor. Bu nedenle, hep beraber sorunun kaynağına inmemiz gerekiyor.

‘SERBEST TARİFE OLMAZSA, MOTİVASYON DA OLMAZ’
Sigorta sektörü zarar ediyor. Birleşik kaplar teorisinde olduğu gibi; sigorta şirketleri mutsuzken acenteler mutlu olamaz ve acenteler mutlu değilken sigorta şirketleri mutlu olamaz. İşbirliği yapmamız gerekiyor. Çözüm aslında çok basit: Serbest tarifeden vazgeçmeyip, sektörü kârlı hale getireceğiz ki, sektör tüm paydaşlara kazandırsın. Sigorta sektörü bankacılıktan sonra en büyük finans sektörü. 100 bin kişilik istihdam oluşturuyor ve ekonomiye 65 trilyon lira teminat veriyor. Siyasetçilere de bunu anlatmaya çalışıyoruz. Bu sektör en az bankacılık sistemi kadar önemli ve büyümesi gerekiyor. Sigorta sektörü devletin yükünü alıyor ve vatandaşı devlete muhtaç etmiyor. Aynı zamanda, bu sektör sosyal devlet anlayışını da destekleyen bir sektör. Öyleyse, sektörün yapısal sorunlarının acilen çözülmesi lazım. En büyük sorun da azami limit meselesi. Biz serbest tarifeden yanayız. Azami limit, hasarlı segmentte sigorta şirketlerinin fiyatlandırma aracını elinden aldı. Burada fiyatlandırma yapamayan şirketler de, çok hasarlı ticari araç sürücülerinden alamadığı miktarı, diğer sürücülere yansıtmak zorunda kaldı.
Azami limit uygulaması, sürücülerin iyi araç kullanma motivasyonunu da azaltıyor. Biz, trafik primlerinin, sürücülerin eylemlerine bağlantılı olmasını istiyoruz ki, yüksek primler caydırıcı olsun. Eğer, azami limit şimdiki şekilde giderse ve kaza yapmayanla yapanın ödediği primler birbirine yaklaşırsa, yılda 3 defa kaza yapan da 10 defa yapmaya başlar. Özellikle ticari segmentte, araç sahibi aracını agresif kullanarak ticari kazanç da elde ediyorsa, burada bir sorun oluşuyor. Taksi gibi ticari araçlarda, daha hızlı ve agresif kullanan ticari rekabette diğerlerinin önüne geçiyor. Durum böyle olunca, diğer sürücüler de daha agresif kullanmaya başlayacak. Fiyat motivasyonu ortadan kalkarsa kazalar artar. Avrupa’da kaza frekansı %6 seviyesindeyken, bizde bu oran %9. Motivasyon kalkarsa, kaza frekansı daha da artacak ve bu yine primlere yansıyacaktır.
Şoförler Federasyonu da durumu artık anlamış durumda. Aslında ticari segmentte hasarlı sürücü düşünüldüğü kadar çok değil. 7. basamaktaki ticari taksiler toplam taksilerin %42’sini oluşturuyor. Azami limit uygulaması sadece çok hasarlı olan %5’i koruyor. %5’i koruyacağız diye %95’i mağdur ettik. Tüm ticari araç gruplarında aynı sorun var. Kötü sürücünün yükü iyi sürücünün omzuna bindi.

Hüseyin Kasap: Acente grupları olarak sigorta şirketlerinin kanuni düzenlemelerle ilgili görüşlerine kesinlikle katılıyoruz. Kaza yapıp, yanındakini öldüren sürücüye tazminat ödeniyor. Eşine para ödenecek, birinci dereceden yakını olduğu için kendisine ödeniyor. 3. şahıslara verilecek zararın ödenmesinde aktüer hesap netleşmeli. Mahkemelerde her bilirkişi farklı bir tazminat söylüyor. Sigorta şirketi ne ödeyeceğini poliçeyi keserken kestiremiyor. Bu durum, bazı kişiler tarafından istismar da edilebiliyor. Neyseki, siyasilerin durumu anladığını düşünüyorum. Bu konuda devlet tarafından bir düzenleme gelecektir. Hazine tarafından bu konuda bir hareket olduğunu görüyoruz.

‘KÖTÜ SÜRÜCÜ İÇİN HAVUZ OLUŞTURULABİLİR’
Diğer konu ise; Avrupa ve Türkiye arasındaki prim farkları. 9 ülkede TOBB SAİK olarak yaptığımız araştırmada, Brezilya’dan sonra trafik sigortasının en ucuz olduğu ülkeyiz. Buna karşın, kaza frekansımız da çok yüksek seviyelerde. Trafik poliçelerimiz ise Avrupa ülkelerine göre çok daha ucuz. Bu işin birinci kısmı.
Sigorta şirketlerinde zararların temelini muallak hasarlar oluşturuyor. Geriye doğru 10 yıllık davalar açılıyor ve bir hasar çıkıyor. Muallak hasar karşılığı ayrıldığı zaman da şirketler zarar ediyor. Finans kuruluşlarının batık ya da tahsil edemediği kredileri alan alacak şirketleri var. Acaba sigorta şirketleri de geriye dönüp muallak hasar karşılıklarını belirli bir rakamla satıp, bunu konsolide edip sorunu çözebilir mi? Çünkü, yeni kanuni düzenlemeler yapılsa bile, düzenlemeler önümüzdeki dönemi kapsayacak. Geçmişe dönük açılmış hasar davaları, eski uygulamalardan dolayı devam edecek. Bu da muallak hasar olarak gözükecek. 35 bin çok hasarlı araç olduğu söyleniyor. Bir dönem, teminat verilemeyen işler vardı. Hazine bir broker şirketine ihale etti. Şirketlerin sigortalamak istemediği araçlar için de bir havuz kurulabilir. Bu havuz da devletin bir sigorta şirketine ya da ihale ile bir kuruma verilebilir. Buradaki amaç, sigorta sektörünü çok kötü sürücülerden kurtarmak olmalı. Geriye dönük muallak hasar karşılıkları ve kötü sürücü sorunu çözülürse, sigortanın rahat fiyatlama yapabileceği ve önünü görebileceği, dolayısıyla acente komisyonlarının artırılabileceği bir ortam oluşacaktır.
Havuz sadece sigorta şirketlerinin zararını azaltmakla kalmayıp, Akif Bey’in dediği gibi rehabilitasyon da başlayabilir. Bu kesim mutlaka zarar edecek, bu belli. Bu zarar bir şekilde paylaştırılmalı ama, havuzdan poliçe yaptıranlar da rehabilite edilmeli. Hasardan sonra psikolojik test ya da ehliyete el koyma gibi uygulamalar yapılabilir. Kötü sürücüler sayı olarak çok fazla değil. 20 milyona yakın araba var. 35 bin kişilik bir grup kontrol edilemeyecek büyüklükte değil.

Sektör sürücüler arasında yeterli segmentasyonu yapabiliyor mu?
Mehmet Akif Eroğlu: Tarife oluştururken pek çok parametre var. Sürücünün evli olması, çocuğu olması ve bulunduğu şehir gibi faktörler var. Araçlara konulan telematik aletleri var ve bunlar araç sahibinin sürüş alışkanlıklarını ortaya koyuyor, buna göre fiyatlandırma yapıyor. Bunların hepsini poliçeye yansıtıyoruz, ancak en temel kırılım hasar frekansında. Günün sonunda sigorta şirketleri için en önemli öge hasar. Tüm bunlar kaza yapma sıklığını görmemizi sağlayan göstergeler. Frekansa göre fiyatlama yapıyoruz. Maalesef günümüzde, frekansa göre yaptığımız fiyatlama tartışılıyor. Ticari araçların trafik sigortalarındaki azami prim limiti buradan geldi.  Hasarlı segmente yüksek fiyat veriyoruz ancak Hazine tavan limitle bunu yapmamızı engelliyor. Sigorta şirketleri yılda 10 defa kaza yapanı yüksek fiyat vermeden nasıl eğitecek?  Kaza yapanla yapmayanı başka şekilde nasıl ayırt edecekler? Bu nedenle rehabilitasyon, eğitim, psikolojik danışmanık, ehliyet alma ya da trafikten men etme gibi radikal çözümler düşünmemiz gerekiyor.
Ben çok dikkatsiz araç kullanan ve alt yapısı yetersiz bir adamın trafiğe çıkmasını, eline silah vermekle eşdeğer tutuyorum. İnsan hayatı bu kadar ucuz değil.

Hüseyin Kasap: Siz eğer trafik kusurlarının bütününü taksirli kusur olarak algılarsanız, bu sonuç doğacaktır. Hakimler de kanuna göre hareket etmek zorunda. Ancak, alkollü ya da ehliyetsiz araç kullanımı ile birinin ölümüne sebep olmak taksirli olmaktan çıkarsa, kazalar ciddi derecede azalacaktır. Kişiler, ölümlü trafik kazalarında 18 ay ceza verildiğini görünce bunu önemsemiyor.

Mehmet Akif Eroğlu: Hüseyin Bey’e katılıyorum ancak, sonuçlardan ziyade sebeplerle ilgilenmek lazım. Bizim eğitim sistemimiz, eğitim değil öğretim sistemi. Biz çocuklarımızı eğitmiyor, sınavlara hazırlıyoruz. Trafiğe çıkınca hangi risklerin olduğu, trafikte nasıl davranılması gerektiği öğretilmiyor. İlköğretimde, liselerde bu konularda dersler var mı? Biz çocuklarımızı hayata hazırlamak yerine test çocuğu yetiştiriyoruz.

‘GENÇLER TRAFİK KONUSUNDA EĞİTİLMELİ’
Öncelikle, gençlerimizi zihinsel olarak trafiğe hazırlamalıyız. Eğer burada bir sıkıntı varsa, kaza gerçekleşmeden önlem almalıyız. Nasıl alkolde önlem alıyorsak ve ehliyete el koyuyorsak, bunu trafik canavarlarına da yaymalıyız. Bu işin şakası yok. Bu önlemlerden biri de trafik primleri. Son 5 yılda birinci basamaktaki sürücüler 1000’de 30’dan, 1000’de 15’e düşmüş. Yani yarı yarıya azalmış. 7. basamaktakiler ise %29’dan %37’ye çıkmış. Bu da serbest tarifenin avantajını yaşadıklarını gösteriyor. Sürücü hasarsız kaldığında fiyat azalışını, hasarlı olduğunda fiyat artışını görmüş. Trafik primleriyle bir motivasyon ve farkındalık oluşuyor.
Gelinen durumun Avrupalı olmakla Türk olmakla bir alakası yok. Aynı vatandaşımız Avrupa’da kurallara uyuyor, ülkemizde uymuyor. Bu durum tamamen sistemle ve devletle alakalı. Ülkemizde son dönemde yaptırımlarla trafiği denetim altına aldık. EDS geldiğinden beri kimse emniyet şeridinden gitmiyor. Emniyet şeridinden gidene anında ceza gidiyor. Trafik sigortası primlerine de aynen bu şekilde bakılması gerekiyor.
TSB olarak, trafik cezalarını paylaşma ve bunu tarifeye yansıtma konusunda şu an emniyet ile görüşüyoruz. Kötü sürücüyü eğitmemiz büyük önem taşıyor. Çok hasarlı sürücüler için havuz yaratılması da bir çözüm olabilir. Devlet böyle bir girişimde bulunursa sigorta şirketleri olarak destekleriz. Tabii devlet de sınırsız bir kaynak değil, hepimizin vergileriyle oluşan bir bütçesi var. Bu nedenle, asıl olan, sorunu kaynağında çözmek, çok hasarlı sürücüleri trafik primiyle eğitmek, trafik kurallarına uymaya zorlamak, kaza frekansını ve total maliyeti aşağıya çekmek ve maliyeti sürdürülebilir seviyede tutmaktır.

Hüseyin Kasap: Havuz fikrinin de aslında iki tarafı var. Birincisi, sigorta şirketlerini hasarlı ve kötü sürücüden kurtarmak. Bunun bedeli tabii ki hepimize yansıyacak. Teminat verilemeyen işlerde ise, havuzun nasıl yapıldığını gördüm. Zannetmeyin ki, sigorta sektörü teminat veriyor da alan broker herkese kucağını açıyor. Eksperler bir liste çıkarıyor. Sürücülere de, belirli tedbirleri alırlarsa teminat verileceği söyleniyor. Bundan önce %50 gibi muafiyetli bir teminat veriliyor. Muafiyetle de sürücüler elini taşın altına sokmuş oluyor. Şartları yerine getirenler de, normal ve sigortalanabilir sürücü haline geliyor, yani rehabilite ediliyor. Buradaki amaç ise sektörü hasarlı gruptan kurtarırken, hasarlı grubu rehabilite etmek. 10’dan fazla hasar yapan sürücünün sadece primine bakılmamalı, ehliyetiyle ilgili yaptırımda bulunulmalı. Kelimenin tam anlamıyla aranan trafik canavarı burada. Devlet vatandaşını korumak zorundaysa, kötü sürücüye ‘dur’ demeli.

Mehmet Akif Eroğlu: Bunu mevcut sistemde de yapabiliriz. Öncelikle emniyet bu sürücülere trafik eğitimi verebilir. İkinci olarak, bu sürücülere psikolojik destek verilebilir. Üçüncü olarak ise, bu önlemlerden sonra da kazalar devam ediyorsa, ehliyet askıya alınmalı ve hatta iptal edilmeli. İşin çözümü frekansı azaltmaktan ve iyi-kötü sürücü ayrımı yapmaktan geçiyor. Dolayısıyla serbest tarifenin altını çiziyorum. Hiç kaza yapmamış sürücüye fiyat artışını anlatmamız zor oluyor. Tüm partilerin bir araya gelip bir iletişim birliği yapması gerekiyor.

Eroğlu: Çok dikkatsiz araç kullanan ve altyapısı yetersiz bir sürücünün trafiğe çıkmasını, eline silah vermekle eşdeğer tutuyorum.

Mehmet Akif Eroğlu’nun çözüm önerileri:
*
Serbest tarifeye devam edilmeli. İyi-kötü sürücü ayırt edilmezse, sigortalıların motivasyonu buna göre oluşturulmazsa, herkesin farklı sayıda kaza yaptığı ortamda herkese aynı prim uygulanırsa kimse kaza yapmamaya dikkat etmez.
* Kanuni düzenlemeler yapılmalı. Amaç karşıdaki mağduriyeti gidermek olmalı. Diğer şekilde, sebepsiz zenginleşmeye girer. Hasarlar maliyete uygun olarak doğru olarak belirlenmeli.
* Sektör olarak, hasarlılara fahiş fiyatlar vermememiz gerekiyor. Bunun yanında, basında gösterilen prim rakamları gerçekçi değil. Bunlar poliçe satmak istemeyen şirketlerin verdiği rakamlar. Ancak bunlar hiç poliçeleşmediği halde sektörün imajını bozuyor. Yanlış anlamaya yol açan bu tip tekliflerin verilmemesi hususunda sektör olarak daha hassas olmalıyız.
* Trafik poliçesinin ne olduğunun doğru anlatılması çok önemli. Trafik sigortası ucuz bir ürün değil ve olamaz. Verilen teminatın ne kadar büyük olduğunun ve bu poliçenin öneminin vatandaşa anlatılması gerekiyor.

Hüseyin Kasap’ın çözüm önerileri:
* Yanlış kanuni uygulamalar kesinlikle değiştirilmeli. Üçüncü şahıslara ödenecek tazminatların aktüer hesapları netleşmeli. Sistemdeki tutarsızlıklar kaldırılmalı.
* Finans kuruluşlarının batık ya da tahsil edemediği kredileri alan alacak şirketleri var. Sigorta şirketleri de geriye dönüp muallak hasar karşılıklarını belirli bir rakamla satıp, bunu konsolide edip sorunları çözebilir.
* Şirketlerin sigortalamak istemediği kötü sürücüler için havuz kurulabilir. Bu havuz da devletin bir sigorta şirketine ya da ihale ile bir kuruma verilebilir. Bu sayede sigorta sektörü çok kötü sürücülerden kurtulabilir ve bu sürücüleri rehabilite edebilir.
* Çok hasarlı grupları rehabilite etme konusunda devlet de adım atmalı. Çok fazla hasar yapan sürücünün sadece primine bakılmamalı, ehliyetiyle ilgili yaptırımda bulunulmalı.

KASAP: 10’dan fazla hasar yapan sürücünün sadece primine bakılmamalı, aynı zamanda ehliyetiyle ilgili yaptırımda da bulunulmalı.

Birant Yıldız- Umut Deniz Elçi
birant@sigortacigazetesi.com.tr
umut@sigortacigazetesi.com.tr

Teklif al

🍪 Çerezler ve Veri gizliliği

Sizlere en iyi kullanımı sağlamak ve tanıtım çalışmalarında kullanmak amacıyla Aker Sigorta olarak sayfamızda üçüncü şahıs çerezler de içerebilen çerezlerden faydalanıyoruz. Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz. Sayfamızı ziyarete devam ederek çerez kullanımını onaylamış olacaksınız. Daha Fazla Bilgi